Turkish Vocabulary
Click on letter: GT-Google Translate; GD-Google Define; H-Collins; L-Longman; M-Macmillan; O-Oxford; © or C-Cambridge
GT
GD
C
H
L
M
O
a
GT
GD
C
H
L
M
O
abbreviation
/əˌbriː.viˈeɪ.ʃən/ = NOUN: kısaltma;
USER: kısaltma, kısaltmasıdır, kısaltması, kısaltmadır
GT
GD
C
H
L
M
O
accuracy
/ˈæk.jʊ.rə.si/ = NOUN: doğruluk, kesinlik, ayar, tamlık;
USER: doğruluk, doğruluğu, doğruluğunu, hassasiyeti, doğru
GT
GD
C
H
L
M
O
accurate
/ˈæk.jʊ.rət/ = ADJECTIVE: doğru, kesin, tam;
USER: doğru, hassas, doğru bir, kesin, tam
GT
GD
C
H
L
M
O
acoustic
/əˈkuː.stɪk/ = ADJECTIVE: akustik, ses, sesle ilgili;
USER: akustik, sesli, ses, acoustic, akustik bir
GT
GD
C
H
L
M
O
acronym
/ˈæk.rə.nɪm/ = NOUN: baş harflerden oluşan sözcük;
USER: kısaltma, kısaltmadır, kısaltmasıdır, kısaltması, kısaltmasını
GT
GD
C
H
L
M
O
across
/əˈkrɒs/ = PREPOSITION: karşısında, içinden, üstünden, öbür tarafında, ortasından;
ADVERB: karşıya, karşıdan karşıya, çapraz, genişliğinde;
USER: karşısında, arasında, genelinde, boyunca, çapında
GT
GD
C
H
L
M
O
address
/əˈdres/ = NOUN: adres, konuşma, söylev, hitabe, konuşma tarzı, hüner, tavır, dilekçe, beceri;
VERB: adres yazmak, göndermek, hitap etmek, konuşma yapmak, söylev vermek, nutuk çekmek;
USER: adres, adresi, adresini, adresinizi, adresine
GT
GD
C
H
L
M
O
all
/ɔːl/ = ADJECTIVE: tüm, bütün, her, hep;
NOUN: hepsi, herkes;
ADVERB: hepsi, tamamen, hep;
PRONOUN: hepsi, herkes, her şey;
USER: tüm, bütün, her, All, tamamını, tamamını
GT
GD
C
H
L
M
O
also
/ˈɔːl.səʊ/ = ADVERB: da, de, ayrıca, hem de, hem, keza, dahi, üstelik;
USER: da, ayrıca, de, aynı zamanda, zamanda, zamanda
GT
GD
C
H
L
M
O
among
/əˈmʌŋ/ = PREPOSITION: arasında, içinde, arasına;
USER: arasında, arasındaki, arasında yer, arasından, arasındadır, arasındadır
GT
GD
C
H
L
M
O
an
GT
GD
C
H
L
M
O
and
/ænd/ = CONJUNCTION: ve, ile, de;
USER: ve, ile, ile
GT
GD
C
H
L
M
O
announces
/əˈnaʊns/ = VERB: duyurmak, bildirmek, ilan etmek, anons etmek, okumak, adaylığını açıklamak;
USER: duyurdu, açıkladı, ilan, bildirir, duyurur
GT
GD
C
H
L
M
O
as
/əz/ = ADVERB: olarak, gibi, kadar, iken;
PRONOUN: gibi;
CONJUNCTION: olduğu gibi, ki, iken, rağmen, karşın, madem, mademki, -diği gibi, -irken;
USER: olarak, gibi, kadar, yanı, şekilde, şekilde
GT
GD
C
H
L
M
O
associates
/əˈsəʊ.si.eɪt/ = NOUN: ortak, üye, arkadaş, dost, öğretim üyesi;
USER: İştirakler, ortakları, İştirak, iştiraklere, iştirakçi
GT
GD
C
H
L
M
O
at
/ət/ = PREPOSITION: -de, -da, -ye, -ya, -e, -a;
NOUN: savaşçı, asker, eyt;
USER: de, az, at, okuyun, azından, azından
GT
GD
C
H
L
M
O
available
/əˈveɪ.lə.bl̩/ = ADJECTIVE: mevcut, geçerli, hazır, müsait, var, eldeki, kullanışlı, işe yarar;
USER: mevcut, mevcuttur, kullanılabilir, uygun, geçerli, geçerli
GT
GD
C
H
L
M
O
average
/ˈæv.ər.ɪdʒ/ = NOUN: ortalama, averaj, avarya, hasar, cari fiyat, zarar;
ADJECTIVE: ortalama, sıradan;
VERB: ortalamasını bulmak, ortalama olarak almak;
USER: ortalama, ortalaması, Konukların ortalama, ortalamasının, ortalamanın, ortalamanın
GT
GD
C
H
L
M
O
benchmarking
/ˈbentʃ.mɑːk/ = USER: kıyaslama, karşılaştırma, benchmarking, karşılaştırmalı değerlendirme, karşılaştırmalı
GT
GD
C
H
L
M
O
business
/ˈbɪz.nɪs/ = NOUN: iş, faaliyet, ticaret, işyeri, firma, ticarethane, mesele, alım satım, görev, konu;
USER: iş, işletmeniz, Business, işletme, ticari
GT
GD
C
H
L
M
O
can
/kæn/ = NOUN: kutu, teneke kutu, konserve kutusu, hela, hapishane, kaba et, teneke kutudaki içecek;
VERB: yapabilmek, edebilmek, olabilmek, kovmak, konservesini yapmak;
USER: kutu, olabilir, yapabilirsiniz, can, olabildiğince, olabildiğince
GT
GD
C
H
L
M
O
categories
/ˈkæt.ə.ɡri/ = NOUN: kategori, sınıf, grup, bölüm, zümre;
USER: kategoriler, kategorileri, kategori, kategorilerde, kategoride
GT
GD
C
H
L
M
O
charts
/tʃɑːt/ = NOUN: grafik, tablo, çizelge, plan, deniz haritası, kroki, portolon, harita köşkü, popüler müzik listesi;
VERB: planlamak, çizelge ile göstermek, plânını çizmek, haritasını yapmak;
USER: çizelgeleri, grafikler, grafikleri, çizgelerine, listelerinde
GT
GD
C
H
L
M
O
combination
/ˌkɒm.bɪˈneɪ.ʃən/ = NOUN: kombinasyon, bileşim, birleşim, birleştirme, birlik, karıştırma, bağlanma, kartel, sepetli motosiklet, tek parça çamaşır;
USER: kombinasyon, kombinasyonu, arada, birleşimi, kombinasyonunu
GT
GD
C
H
L
M
O
commercially
/kəˈmɜː.ʃəl/ = USER: ticari, ticari olarak, piyasada, piyasadan, ticari açıdan
GT
GD
C
H
L
M
O
company
/ˈkʌm.pə.ni/ = NOUN: şirket, ortaklık, eşlik, arkadaşlık, bölük, misafir, topluluk, birlik, toplantı, tayfa;
USER: şirket, şirketi, şirketin, firma, işletmenizi
GT
GD
C
H
L
M
O
contact
/ˈkɒn.tækt/ = NOUN: temas, bağlantı, ilişki, dokunma, tanıdık, portör, taşıyıcı;
VERB: irtibat kurmak, temasa geçmek, görüşmek, ilişki kurmak, temas etmek, dokunmak;
USER: temas, irtibata, başvurun, iletişime, iletişim
GT
GD
C
H
L
M
O
corpus
/ˈkɔː.pəs/ = NOUN: külliyat, yapı, ana kısım, sermaye, kapital, yazarın tüm eserlerini içeren dizi;
USER: külliyat, korpus, corpus, gövde, derlem
GT
GD
C
H
L
M
O
correct
/kəˈrekt/ = VERB: düzeltmek, doğrulamak, cezalandırmak, haddini bildirmek;
ADJECTIVE: doğru, uygun, hatasız, tam, kusursuz;
USER: düzeltmek, gidermek, doğru, düzeltin, gidermesi, gidermesi
GT
GD
C
H
L
M
O
creation
/kriˈeɪ.ʃən/ = NOUN: yaradılış, oluşum, kreasyon, eser, hilkat, evren, buluş, alem, atama;
USER: oluşturma, oluşturulması, yaratma, yaratılması, yaratılış
GT
GD
C
H
L
M
O
database
/ˈdeɪ.tə.beɪs/ = USER: veritabanı, veri tabanında, veritabanını, veritabanına, veritabanında
GT
GD
C
H
L
M
O
each
/iːtʃ/ = ADJECTIVE: her, her bir;
PRONOUN: her biri, tanesi;
USER: her, her bir, her biri, her biri
GT
GD
C
H
L
M
O
eighteen
/ˌeɪˈtiːn/ = USER: eighteen-, eighteen;
USER: onsekiz, on sekiz, On sekizini, On sekizini doldurdun
GT
GD
C
H
L
M
O
engine
/ˈen.dʒɪn/ = NOUN: motor, makine, lokomotif, itfaiye arabası, alet edevat;
VERB: motor takmak, makine takmak;
USER: motor, motoru, motorun, makine
GT
GD
C
H
L
M
O
engines
/ˈen.dʒɪn/ = NOUN: motor, makine, lokomotif, itfaiye arabası, alet edevat;
VERB: motor takmak, makine takmak;
USER: motorlar, motorları, motor, motorlarında, motorlarının
GT
GD
C
H
L
M
O
english
/ˈɪŋ.ɡlɪʃ/ = NOUN: İngilizce, İngilizler, İngiliz halkı;
ADJECTIVE: İngilizce, İngiliz, İngiltere;
USER: İngilizce, English, İngiliz, turkish, İngiliz kahvaltısı, İngiliz kahvaltısı
GT
GD
C
H
L
M
O
enhances
/ɪnˈhɑːns/ = VERB: artırmak, yükseltmek, büyütmek, abartmak;
USER: artırır, geliştirir, arttırır, geliştiren, artıran
GT
GD
C
H
L
M
O
ensure
/ɪnˈʃɔːr/ = VERB: sağlamak, garantiye almak, sağlama almak, sigorta etmek;
USER: sağlamak, emin, olun, olmak, emin olmak
GT
GD
C
H
L
M
O
experience
/ikˈspi(ə)rēəns/ = NOUN: deneyim, tecrübe, olay, yaşam, pratik, hayat;
VERB: yaşamak, denemek, tecrübe etmek, başından geçmek, maruz kalmak, görmek;
USER: deneyim, deneyimi, bir deneyim, tecrübesi, tecrübe, tecrübe
GT
GD
C
H
L
M
O
find
/faɪnd/ = VERB: bulmak, keşfetmek, rastlamak, bakmak, geçindirmek, karara varmak, sağlamak;
NOUN: bulma, bulgu, keşif, buluş, bulunan şey;
USER: bulmak, bulabilirsiniz, buldunuz, bulacaksınız, bulmanıza, bulmanıza
GT
GD
C
H
L
M
O
for
/fɔːr/ = PREPOSITION: için, amacıyla, dolayı, uygun, göre, karşı, yönünde, doğru, yarayan, sebebiyle;
CONJUNCTION: dolayı, nedeniyle, çünkü, zira;
USER: için, boyunca, for, üzere, üzere
GT
GD
C
H
L
M
O
foreign
/ˈfɒr.ən/ = ADJECTIVE: yabancı, dış;
USER: yabancı, dış, döviz, Geçmişteki, dışişleri, dışişleri
GT
GD
C
H
L
M
O
freshly
/ˈfreʃ.li/ = ADVERB: taze, yeni, taze taze, henüz;
USER: taze, yeni, taze olarak, henüz
GT
GD
C
H
L
M
O
from
/frɒm/ = PREPOSITION: itibaren, -dan, -den, beri, dolayı, yüzünden, -den beri;
USER: itibaren, adlı, adlı işletmeye, gelen, dan, dan
GT
GD
C
H
L
M
O
handling
/ˈhænd.lɪŋ/ = NOUN: kullanma, idare, dokunma, dağıtım, ambalajlama, bakım, tedavi;
USER: kullanma, idare, işleme, taşıma, ele
GT
GD
C
H
L
M
O
has
/hæz/ = VERB: olmak, sahip olmak, yapmak, etmek, bulunmak, almak, elde etmek, zorunda olmak, kabul etmek, aldatmak, göz yummak, dolandırmak;
USER: vardır, sahip, sahiptir, var, olan, olan
GT
GD
C
H
L
M
O
have
/hæv/ = VERB: olmak, sahip olmak, yapmak, etmek, bulunmak, almak, elde etmek, zorunda olmak, kabul etmek, aldatmak, göz yummak, dolandırmak;
NOUN: hile, varlıklı kimse, üçkâğıt, kumpas;
USER: var, sahip, zorunda, vardır, olması, olması
GT
GD
C
H
L
M
O
highest
/hī/ = ADJECTIVE: en yüksek, en üstün;
USER: en yüksek, yüksek, en yüksek mağlubiyetler, en, en üst, en üst
GT
GD
C
H
L
M
O
homograph
= NOUN: eşyazımlı sözcük;
USER: eşyazımlı sözcük, homograph, aynı yazılıp farklı anlama gelen sözcük, farklı anlama gelen sözcük,
GT
GD
C
H
L
M
O
how
/haʊ/ = ADVERB: nasıl, ne, ne kadar, nereden, ne durumda;
NOUN: yöntem, yapma yöntemi;
USER: nasıl, ne, ne kadar, kadar, nasıl Yapılır, nasıl Yapılır
GT
GD
C
H
L
M
O
hundred
/ˈhʌn.drəd/ = USER: hundred-, hundred, yüzlük;
USER: yüz, yüzden, yüzlerce, yüzlerce
GT
GD
C
H
L
M
O
if
/ɪf/ = CONJUNCTION: eğer, ise, ama, keşke, fakat, -se, -sa;
NOUN: şart, şüphe, belirsizlik;
USER: eğer, ise, varsa, olmadığını, durumunda, durumunda
GT
GD
C
H
L
M
O
in
/ɪn/ = ADVERB: içinde;
PREPOSITION: içinde, olarak, -de, -da, halinde, içine, içeri;
ADJECTIVE: yerinde, iç, içeride, evde;
USER: içinde, olarak, bölgesindeki, yılında, in, in
GT
GD
C
H
L
M
O
included
/ɪnˈkluːd/ = ADJECTIVE: dahil, içinde;
USER: dahil, dahildir, yer, birlikte, bulunan
GT
GD
C
H
L
M
O
industry
/ˈɪn.də.stri/ = NOUN: sanayi, endüstri, gayret, çaba, işletmecilik, hamaratlık;
USER: sanayi, sektöründe, endüstri, endüstrisi, sektörü
GT
GD
C
H
L
M
O
information
/ˌɪn.fəˈmeɪ.ʃən/ = NOUN: bilgi, enformasyon, haber, danışma, bilgi edinme, istihbarat, malumat, bildirme, şikâyet, iddia;
USER: bilgi, bilgileri, bilgiler, bilgilerini, bilgilerin, bilgilerin
GT
GD
C
H
L
M
O
into
/ˈɪn.tuː/ = PREPOSITION: içine, haline, içeriye, -e, -ye;
USER: içine, haline, halinde, olarak, doğru, doğru
GT
GD
C
H
L
M
O
its
/ɪts/ = PRONOUN: onun, kendi, onunki;
USER: kendi, onun, olan, da, de, de
GT
GD
C
H
L
M
O
language
/ˈlæŋ.ɡwɪdʒ/ = NOUN: dil, lisan, mesleki dil;
USER: dil, dili, dile, dilde, dilini, dilini
GT
GD
C
H
L
M
O
latest
/ˈleɪ.tɪst/ = ADJECTIVE: son, en son, en yeni, en geç;
NOUN: en yeni şey, en son çıkan şey;
USER: son, en son, Tüm, yeni, Göster Tüm
GT
GD
C
H
L
M
O
leverage
/ˈliː.vər.ɪdʒ/ = NOUN: baskı, kaldıraç gücü, manivelâ hareketi;
USER: baskı, kaldıraç, leverage
GT
GD
C
H
L
M
O
lexical
/ˈlek.sɪ.kəl/ = ADJECTIVE: sözlük, sözcüklere ait;
USER: sözlük, sözcük, sözcüksel, sözlü, sözlüksel
GT
GD
C
H
L
M
O
lifelike
/ˈlaɪf.laɪk/ = ADJECTIVE: canlı gibi, gerçek gibi;
USER: canlı gibi, canlı, gerçekçi, gerçeğe yakın, gerçeğe yakın bir
GT
GD
C
H
L
M
O
long
/lɒŋ/ = ADJECTIVE: uzun, uzun vadeli, büyük;
NOUN: uzun süre, uzun zaman, uzunluk;
ADVERB: uzun zamandır, çoktan, epeydir;
VERB: özlemek, arzu etmek, özlemini çekmek;
USER: uzun, uzun bir, kadar, uzunluğunda, uzun süre, uzun süre
GT
GD
C
H
L
M
O
lookup
/lʊk/ = USER: arama, araması, doğru arama, lookup, sorgulama
GT
GD
C
H
L
M
O
manuscript
/ˈmæn.jʊ.skrɪpt/ = ADVERB: açıkça, besbelli, açık olarak;
USER: el yazması, yazının, makale, makalenin
GT
GD
C
H
L
M
O
market
/ˈmɑː.kɪt/ = NOUN: piyasa, pazar, çarşı, borsa, panayır;
VERB: pazarlamak, satmak, alışveriş yapmak;
USER: pazar, piyasa, piyasası, piyasada, pazarında, pazarında
GT
GD
C
H
L
M
O
markets
/ˈmɑː.kɪt/ = NOUN: piyasa, pazar, çarşı, borsa, panayır;
VERB: pazarlamak, satmak, alışveriş yapmak;
USER: piyasalar, pazarlar, piyasaları, pazarlarda, piyasalarda
GT
GD
C
H
L
M
O
may
/meɪ/ = VERB: olası olmak, mümkün olmak, -ebilmek, -abilmek;
USER: olabilir, may, may
GT
GD
C
H
L
M
O
modelling
/ˈmɒd.əl.ɪŋ/ = NOUN: biçimlendirme, modelini yapma;
USER: modelleme, modellemesi, modellenmesi, model, modellik
GT
GD
C
H
L
M
O
most
/məʊst/ = ADVERB: en;
NOUN: çoğu, en fazlası, en fazla miktar;
ADJECTIVE: en çok, en fazla, pek çok;
USER: en, çoğu, en çok, çok, en iyi, en iyi
GT
GD
C
H
L
M
O
name
/neɪm/ = NOUN: isim, ad, nam, ün, ünlü kimse;
VERB: isim vermek, isim koymak, ad koymak, adını koymak, ismiyle çağırmak, tayin etmek, söylemek;
USER: ad, adı, adını, isim, ismi, ismi
GT
GD
C
H
L
M
O
normalization
/ˈnɔː.məl/ = NOUN: normalleştirme, standartlaştırma;
USER: normalleştirme, normalleşme, normalizasyon, normalleşmesi, normale
GT
GD
C
H
L
M
O
number
/ˈnʌm.bər/ = NOUN: sayı, numara, rakam, adet, miktar, tip, müzik parçası, hoş şey;
VERB: saymak, numaralamak, sayı saymak, hesaplamak, katmak, içermek, katılmak, yaşında olmak;
USER: sayı, numara, sayısı, numarası, numarasını, numarasını
GT
GD
C
H
L
M
O
observer
/əbˈzɜːvər/ = NOUN: gözlemci, izleyici, gözetmen, gözcü, itaat eden kimse;
USER: gözlemci, gözlemcinin, gözlemciye, gözlemcisi, bir gözlemci
GT
GD
C
H
L
M
O
of
/əv/ = PREPOSITION: yüzünden, -nin, -den, -li;
USER: bir, arasında, bölgesinin, of, km, km
GT
GD
C
H
L
M
O
offering
/ˈɒf.ər.ɪŋ/ = NOUN: teklif, adak, sunuş, kurban, kilisede toplanan para, bağış;
USER: teklif, sunan, sunuyoruz, sunuyor, sağlar
GT
GD
C
H
L
M
O
on
/ɒn/ = PREPOSITION: üzerinde, ile, üstünde, yönünde, esnasında;
ADVERB: üstünde, durmadan, sürekli olarak;
ADJECTIVE: yanık, devrede, sahnede, hazır;
USER: üzerinde, ilgili, üzerine, hakkında, ile ilgili, ile ilgili
GT
GD
C
H
L
M
O
origin
/ˈɒr.ɪ.dʒɪn/ = NOUN: menşe, köken, başlangıç, kaynak, başlangıç noktası, asıl, kök, nereden, doğuş;
USER: köken, menşe, kökenli, kökeni, menşeli
GT
GD
C
H
L
M
O
our
/aʊər/ = PRONOUN: bizim;
USER: bizim, eden, our, Yazın, Yazın
GT
GD
C
H
L
M
O
out
/aʊt/ = ADVERB: dışarı, dışarıda, dışarıya, çıkmış, bitmiş, kalmamış, açıkta, yüksek sesle;
NOUN: çıkış;
VERB: çıkarmak;
ADJECTIVE: dışarıdaki, dış;
USER: dışarı, üzerinden, out, Çıkış, dışında, dışında
GT
GD
C
H
L
M
O
outstanding
/ˌaʊtˈstæn.dɪŋ/ = ADJECTIVE: seçkin, ödenmemiş, göze çarpan, kalburüstü, tamamlanmamış, askıda, yerine getirilmemiş;
USER: seçkin, olağanüstü, üstün, mükemmel, önemli
GT
GD
C
H
L
M
O
over
/ˈəʊ.vər/ = ADVERB: fazla, aşırı, üzerine, aşkın, üstünde, tekrar, her yerinden, daha, çok fazla, her yerine, gereğinden fazla, tepesinde, kalan, iyice, öteye, ötede, altını üstüne, yine, geçkin, öte, başkasına, tersine, adamakıllı;
PREPOSITION: fazla, aşırı, üzerinde, üzerinden, boyunca, üstünde, üstüne, çok, üstün, karşıya, aracılığı ile, baştan sona, yüksek, öbür tarafa, hakkında;
ADJECTIVE: bitmiş, sona ermiş;
USER: üzerinde, üzerinden, fazla, içinde, üzerine
GT
GD
C
H
L
M
O
overall
/ˌəʊ.vəˈrɔːl/ = ADJECTIVE: tüm, tam, etraflı;
ADVERB: bir uçtan bir uca;
NOUN: önlük, göğüslük;
USER: tüm, genel, genel olarak, toplam, kaba
GT
GD
C
H
L
M
O
performance
/pəˈfɔː.məns/ = NOUN: performans, gösteri, başarı, verim, yerine getirme, oyun, icraat, başarma gücü;
USER: performans, performansı, performanslı, performansını, performansınızın
GT
GD
C
H
L
M
O
phoneme
/ˈfəʊ.niːm/ = NOUN: fonem, ses birimi;
USER: fonem, sesbirim, phoneme, ses birimi
GT
GD
C
H
L
M
O
phrases
/freɪz/ = NOUN: ifade, sözcük grubu, tabir, deyiş, cümle parçası, anlatım tarzı, birkaç sözcükten oluşan ifade, melodinin bir bölümünü oluşturan kısa parça;
VERB: sözcük seçerek anlatmak, melodiyi ayrıştırarak çalmak, uygun sözcük ve cümlelerle ifade etmek;
USER: ifadeler, cümleleri, ibareleri, öbekleri, sözcük
GT
GD
C
H
L
M
O
please
/pliːz/ = VERB: memnun etmek, hoşnut etmek, hoşuna gitmek, keyif vermek, tenezzül etmek, buyurmak;
USER: lütfen, edin, geçiniz, edebilirsiniz, ulaşabilirsiniz, ulaşabilirsiniz
GT
GD
C
H
L
M
O
premium
/ˈpriː.mi.əm/ = NOUN: prim, ödül, ikramiye, getiri, kâr payı, çıraklık ücreti;
USER: prim, premium, primi, kaliteli, üstün
GT
GD
C
H
L
M
O
presented
/prɪˈzent/ = VERB: sunmak, bulunmak, tanıtmak, vermek, takdim etmek, doğrultmak, doğrultmak, ortaya koymak, sahneye koymak, ileri sürmek, aday göstermek, arzetmek, çıkarmak, ibraz etmek, nişan almak, sahnelemek;
USER: sunulan, sunulmaktadır, sundu, sunulmuştur, yer
GT
GD
C
H
L
M
O
products
/ˈprɒd.ʌkt/ = NOUN: ürün, çarpım, mahsul, sonuç, meyve;
USER: ürünleri, ürünler, ürün, ürünlerin, ürünlerinin
GT
GD
C
H
L
M
O
prosody
/ˈprɒs.ə.di/ = NOUN: ölçü, vezin, ölçü tekniği;
USER: ölçü, aruz, prozodi, prosody, Bürün
GT
GD
C
H
L
M
O
proudly
/ˈpraʊd.li/ = ADVERB: gururla, iftiharla, kıvançla, övünerek, onurlu bir şekilde, mağrur bir tavırla;
USER: gururla, gurur, iftiharla
GT
GD
C
H
L
M
O
proved
/pruːv/ = VERB: kanıtlamak, ispatlamak, göstermek, ispat etmek, denemek, ortaya koymak, çıkmak, sınamak, sağlamasını yapmak, tecrübe etmek, anlaşılmak;
USER: oldu, kanıtladı, ispat, kanıtlamıştır, kanıtlanmıştır
GT
GD
C
H
L
M
O
quality
/ˈkwɒl.ɪ.ti/ = NOUN: kalite, nitelik, özellik, ses kalitesi, cins, vasıf, yapı, yetenek, soyluluk, mizaç, bünye, kabiliyet, ses rengi, asalet, önermenin niteliği;
USER: kalite, kaliteli, kalitesi, kalitesini, kalitede
GT
GD
C
H
L
M
O
ranged
/reɪndʒ/ = VERB: dolaşmak, turlamak, dizmek, sıralı olmak, sıra halinde olmak, gezmek, sürtmek, uzanmak, akıp gitmek, bölgede yaşamak, katılmak, erişmek;
USER: arasında değişmektedir, değişmektedir, ranged, değişmekteydi, değişiyordu
GT
GD
C
H
L
M
O
rate
/reɪt/ = NOUN: oran, ücret, sınıf, kur, derece, değer, bedel, emlâk vergisi;
VERB: sınıflandırmak, saymak, sayılmak, değer biçmek;
USER: oran, oranı, hızı, oranının, ücret
GT
GD
C
H
L
M
O
recognised
/ˈrek.əɡ.naɪz/ = VERB: tanımak, tanımak, farkına varmak, farkına varmak, kabul etmek, kabul etmek, farketmek, farketmek, onaylamak, onaylamak, takdir etmek, takdir etmek, ayırt etmek, ayırt etmek, söz hakkı tanımak, söz hakkı tanımak, itiraf etmek, itiraf etmek;
USER: tanınan, tanınmış, kabul, muhasebeleştirilir, tanınır
GT
GD
C
H
L
M
O
recording
/rɪˈkɔː.dɪŋ/ = NOUN: kayıt, ses kaydı, bant, kayda geçme, zapta geçme;
ADJECTIVE: kayıt, zabıt, yazıcı;
USER: kayıt, kaydı, kaydetme, kaydını, kaydını
GT
GD
C
H
L
M
O
released
/rɪˈliːs/ = VERB: serbest bırakmak, bırakmak, salıvermek, gevşetmek, feragat etmek, affetmek, koyvermek, salmak, muaf tutmak, gösterime sokmak, yayın izni vermek, ipoteğini çözmek, deklanşöre basmak;
USER: serbest, yayımlanan, yayımladı, piyasaya, yayınlandı
GT
GD
C
H
L
M
O
releases
/rɪˈliːs/ = NOUN: serbest bırakma, bırakma, salıverme, deklanşör, serbest kalma, kurtuluş, devir, feragat, azat, muafiyet, yay, yayın izni, muaf tutma, davadan vazgeçme;
USER: bültenleri, açıklamaları, sürümleri, sürümler, bülteni
GT
GD
C
H
L
M
O
report
/rɪˈpɔːt/ = NOUN: rapor, haber, bilgi, bildiri, tutanak, karne, söylenti;
VERB: bildirmek, rapor etmek, anlatmak, söylemek, ihbar etmek;
USER: rapor, raporu, bildirmek, bildirin, bildiriniz
GT
GD
C
H
L
M
O
representing
/ˌrep.rɪˈzent/ = VERB: temsil etmek, göstermek, belirtmek, sunmak, simgelemek, betimlemek, ifade etmek, tarif etmek, temsilciliğini yapmak, vekâlet etmek, vekili olmak, canlandırmak, oynamak, sahneye koymak;
USER: temsil eden, temsil, temsilen, gösteren, ifade eden
GT
GD
C
H
L
M
O
results
/rɪˈzʌlt/ = NOUN: sonuç, netice, akıbet, semere, son, ürün;
VERB: sonucu olmak;
USER: sonuçları, sonuçlar, sonuç, sonuçlarını, sonuçlara, sonuçlara
GT
GD
C
H
L
M
O
s
= USER: s, ler, lar, temizle, larındaki
GT
GD
C
H
L
M
O
score
/skɔːr/ = NOUN: puan, skor, sayı, çizgi, çentik, partisyon, yirmi, hesap;
VERB: sayı yapmak, değerlendirmek, gol atmak, çizmek;
USER: puan, skor, puanı, skoru, bir puan
GT
GD
C
H
L
M
O
scored
/skɔːr/ = VERB: sayı yapmak, değerlendirmek, gol atmak, çizmek, çizgi çekmek, işaretlemek, çentiklemek, skor kaydetmek, hesabını tutmak, şanslı olmak, azarlamak, ağır eleştirmek, notaya geçirmek, partisyon yazmak;
USER: attı, Atılan, Atılan goller, goller, puan
GT
GD
C
H
L
M
O
scores
/skɔːr/ = NOUN: çok sayı;
USER: puanları, skorları, puanlar, puanlarını, puan
GT
GD
C
H
L
M
O
segmented
/seɡˈment/ = ADJECTIVE: dilimli, halkalı, parçalara ayrılmış;
USER: dilimli, parçalı, bölümlenmiş, segmente, segmentli
GT
GD
C
H
L
M
O
show
/ʃəʊ/ = VERB: göstermek, gösterilmek, kanıtlamak, sergilemek, görünmek, ibraz etmek, açıklamak;
NOUN: gösteri, gösteriş, şov, teşhir, sergi;
USER: göstermek, göster, gösterin, göstermektedir
GT
GD
C
H
L
M
O
speech
/spiːtʃ/ = NOUN: konuşma, ses, dil, nutuk, söylev, konuşma yeteneği, demeç, söz söyleme, şive, anlatma, hitabe, konuşma şekli, savunma;
USER: konuşma, konuşmada, konuşmasında, konuşması, konuşmasını, konuşmasını
GT
GD
C
H
L
M
O
states
/steɪt/ = NOUN: sınıf, paye, derece;
USER: devletler, devletlerin, devletleri, devlet, ülkeler
GT
GD
C
H
L
M
O
stole
/stəʊl/ = NOUN: şal, atkı, uzun ve bol giysi;
USER: çaldı, çaldın, çalan, çalmış, çaldım
GT
GD
C
H
L
M
O
tabulated
/ˈtæb.jʊ.leɪt/ = VERB: çizelgeye geçirmek, cetvel haline koymak;
USER: tablo, tabloda, tablo haline, tablo halinde, tablolaştırılmıştır
GT
GD
C
H
L
M
O
talent
/ˈtæl.ənt/ = NOUN: yetenek, kabiliyet, marifet, yetenekli kimse, eski para ve tartı sistemi;
USER: yetenek, yeteneği, yetenekli, yeteneğini, yetenekleri
GT
GD
C
H
L
M
O
technologies
/tekˈnɒl.ə.dʒi/ = NOUN: teknoloji, uygulayımbilim;
USER: teknolojileri, teknolojiler, teknolojilerin, teknolojilerinin, teknoloji
GT
GD
C
H
L
M
O
test
/test/ = NOUN: test, deney, deneme, sınav, tahlil, ölçü, denetim;
ADJECTIVE: test, deneme;
VERB: sınamak, denemek, test yapmak;
USER: test, testi, sınama, deney, deneme, deneme
GT
GD
C
H
L
M
O
tested
/ˈtaɪmˌtes.tɪd/ = ADJECTIVE: test edilmiş, denenmiş;
USER: test edilmiş, test, test edilmiştir, test edilen, testi
GT
GD
C
H
L
M
O
testing
/ˈtes.tɪŋ/ = ADJECTIVE: test, deneme;
NOUN: deneme;
USER: test, testi, testleri, testler, sınama
GT
GD
C
H
L
M
O
text
/tekst/ = NOUN: metin, tekst, konu, yazının aslı, İncil'den kısa bölüm;
USER: metin, metni, yazı, metnin, kısa
GT
GD
C
H
L
M
O
that
/ðæt/ = CONJUNCTION: o, ki, şu, için, diye;
PRONOUN: o, ki, şu, diye;
ADVERB: böyle, o kadar, bu kadar;
ADJECTIVE: öteki;
USER: o, bu, olduğunu, olduğu, ki, ki
GT
GD
C
H
L
M
O
the
GT
GD
C
H
L
M
O
their
/ðeər/ = PRONOUN: onların;
USER: onların, kendi, bunların, da, da
GT
GD
C
H
L
M
O
these
/ðiːz/ = PRONOUN: bunlar;
USER: bunlar, bu, şu, bu gibi, bu gibi
GT
GD
C
H
L
M
O
time
/taɪm/ = NOUN: zaman, süre, vakit, kere, uygun zaman, tempo, çağ, vade, aralık, doğum zamanı;
VERB: zamanlamak, ayarlamak, zamanlama yapmak, saat tutmak, tempo tutmak, kurmak, süre tutmak, temposunu belirlemek;
USER: zaman, süresi, kez, süre, zamanda
GT
GD
C
H
L
M
O
to
/tuː/ = PREPOSITION: karşı, göre, -e, -ye, -ya, -e doğru;
USER: karşı, göre, için, etmek, hiç, hiç
GT
GD
C
H
L
M
O
topped
/tɒp/ = VERB: aşmak, üstünü kapamak, geçmek, kapamak, alt etmek, birinci olmak;
USER: tepesinde, zirveye yerleşti, zirveye
GT
GD
C
H
L
M
O
tts
= USER: tts, TTD,
GT
GD
C
H
L
M
O
two
/tuː/ = USER: two-, two, ikili, ikili
GT
GD
C
H
L
M
O
unique
/jʊˈniːk/ = ADJECTIVE: benzersiz, eşsiz, özgün, tek, biricik, mükemmel, rakipsiz, yegâne, bir değerli;
NOUN: eşsiz şey, nadir şey;
USER: benzersiz, eşsiz, benzersiz bir, eşsiz bir, özgü
GT
GD
C
H
L
M
O
unit
/ˈjuː.nɪt/ = NOUN: birim, ünite, birlik, öğe, bütünlük;
USER: birim, birimi, ünitesi, ünite, biriminin
GT
GD
C
H
L
M
O
units
/ˈjuː.nɪt/ = NOUN: birim, ünite, birlik, öğe, bütünlük;
USER: birimleri, üniteleri, birimler, adet, units
GT
GD
C
H
L
M
O
us
/ʌs/ = PRONOUN: bize, bizi, biz;
USER: bize, bizi, bizim, bizimle, Lütfen, Lütfen
GT
GD
C
H
L
M
O
use
/juːz/ = VERB: kullanmak, yararlanmak, faydalanmak, davranmak, muamele etmek;
NOUN: kullanım, kullanma, yarar, faydalanma, fayda, amaç, menfaat;
USER: kullanmak, kullanın, kullanabilirsiniz, kullanımı, kullanınız, kullanınız
GT
GD
C
H
L
M
O
user
/ˈjuː.zər/ = NOUN: kullanıcı, kullanan, tüketici, kullanma hakkı;
USER: kullanıcı, kullanıcının, kullanım, kullnım, kullanıcıya
GT
GD
C
H
L
M
O
uses
/juːz/ = NOUN: kullanım, kullanma, yarar, faydalanma, fayda, amaç, menfaat;
VERB: kullanmak, yararlanmak, faydalanmak, davranmak, muamele etmek;
USER: kullanır, kullanan, kullandığı, kullanmaktadır, kullanıyor, kullanıyor
GT
GD
C
H
L
M
O
using
/juːz/ = NOUN: kullanma;
USER: kullanma, kullanarak, kullanılarak, ile, kullanan, kullanan
GT
GD
C
H
L
M
O
vendors
/ˈven.dər/ = NOUN: satıcı, satış makinesi;
USER: satıcıları, sunucuları, satıcılar, satıcılarının, sunucular
GT
GD
C
H
L
M
O
voice
/vɔɪs/ = NOUN: ses, söz, ses tonu, ifade, çatı, fikir, ses kalitesi, düşünce, şarkı sesi;
VERB: söylemek, dile getirmek, ifade etmek, akort etmek, ses çıkarmak;
USER: ses, sesli, sesi, sesle, sesini, sesini
GT
GD
C
H
L
M
O
voices
/vɔɪs/ = NOUN: ses, söz, ses tonu, ifade, çatı, fikir, ses kalitesi, düşünce, şarkı sesi;
VERB: söylemek, dile getirmek, ifade etmek, akort etmek, ses çıkarmak;
USER: sesleri, sesler, seslerini, ses, seslerin
GT
GD
C
H
L
M
O
want
/wɒnt/ = VERB: istemek, arzulamak, arzu etmek, gerektirmek, talep etmek, yoksun olmak, ihtiyacı olmak, eksik olmak;
NOUN: arzu, ihtiyaç, yokluk, istek, gereksinim, lüzum, fakirlik, gereksinme;
USER: istemek, istediğiniz, istiyorum, istiyorsanız, istiyorsunuz
GT
GD
C
H
L
M
O
was
/wɒz/ = USER: oldu, olduğunu, idi, was, olduğu, olduğu
GT
GD
C
H
L
M
O
were
/wɜːr/ = USER: edildi, vardı, idi, olduğunu, olan, olan
GT
GD
C
H
L
M
O
which
/wɪtʃ/ = ADJECTIVE: hangi;
PRONOUN: hangi, hangisi, ki, hangisini;
USER: hangi, olan, olduğu, ki, bu, bu
GT
GD
C
H
L
M
O
with
/wɪð/ = PREPOSITION: ile, birlikte, beraber, -li;
USER: ile, sahip, olan, birlikte, ile birlikte, ile birlikte
GT
GD
C
H
L
M
O
words
/wɜːd/ = NOUN: sözler, laf, güfte, ağız kavgası;
USER: sözler, kelimeler, deyişle, kelime, bir deyişle, bir deyişle
GT
GD
C
H
L
M
O
you
/juː/ = PRONOUN: size, sen, seni, sizi, sana, siz;
USER: sen, size, Eğer, sizin, sizi, sizi
GT
GD
C
H
L
M
O
your
/jɔːr/ = PRONOUN: sizin, senin;
USER: sizin, senin, Kaydınızı, Kullanıcı, da, da
149 words